Halk dilinde ‘Panik Atak’ olarak söylenen ve etrafınızca sıkça duyduğunuz ‘Bende panik atak var’ söylemi aslında çok da doğru bir kullanım değildir. Panik atak bir semptomdur, bir kişi pek çok farklı durumda, anksiyete bozukluklarında ya da farklı ruhsal bozukluklarda panik atak yaşayabilir. Panik Bozuklukta en az 1 ay süre ile kendiliğinden ve beklenmedik panik ataklarla birlikte tekrar panik atak geçirme endişesi yani ‘beklenti anksiyetesi’ vardır. Panik ataklarda çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama, terleme, titreme, nefes alamıyor, nefesi yetmiyor hissi, göğüs ağrısı, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, uyuşma, derealizasyon(gerçekdışılaşma), depersonalizasyon(öze yabancılaşma), tansiyon yükselmesi gibi fiziksel belirtiler ortaya çıkmakta ve bunlarla da bağlantılı olarak kalp krizi geçirme korkusu, aklını kaybetme korkusu, felç geçirme korkusu, ölüm korkusu eşlik eder. Ön planda fiziksel belirtiler olduğundan kişiler önce acile ya da kardiyolog, göğüs hastalıkları uzmanı gibi branşlara başvururlar. Bu bölümlerde yapılan tetkikler sonucu fiziksel herhangi bir hastalık olmadığı saptanıp psikiyatriye yönlendirilirler. Yoğun bir şekilde hastalık ve ölüm kaygısı olanlar kendilerinde mutlaka fiziksel bir rahatsızlığın olduğuna inanarak çok çeşitli merkezlere başvurup çeşitli tedavilere maruz kalabilmektedirler. Aslında panik bozukluğun medikal tedavisi kısa sürede çok faydalı olabilmektedir ancak bu tanıyı alıp doğru tedavi başlanana kadar geçen süre uzayabilmektedir.

Halk arasında psikiyatri ilaçlarına dair pek çok söylenti mevcuttur. Ne yazık ki bazı hastalarımız fayda gördükleri tedavileri etraftan duydukları doğru olmayan bilgiler nedeniyle bırakıp sonrasında sıkıntılı durumlar yaşayabilmektedir. Psikiyatri ilaçları başlığı altında pek çok ilaç bulunmaktadır. Hepsinin etki mekanizmaları farklı farklıdır. Antidepresanlar, antipsikotikler, duygudurum düzenleyiciler, anksiyete gideren ilaçlar vs. Psikiyatristler koydukları tanıya, hastalığın derecesine, kişinin kilosundan tutun da kullandığı ek ilaçlara, ek hastalıklara kadar pek çok faktörü gözeterek en uygun ilacı seçerler. Psikiyatrik ilaçların çok büyük bir kısmı bağımlılık yapmaz. Zaten bağımlılık potansiyeli taşıyan ilaçların kötüye kullanımının engellenmesi amacıyla ‘yeşil reçete’, ’kırmızı reçete’ şeklinde ilaçların reçetelenmesiyle ilgili prosedürler bulunmaktadır. Örneğin benzodiazepin grubu ilaçlar yeşil reçeteye tabidir. Bu ilaçlar hızlı etkilidir ve alındıkları saatler içerisinde etkilerini gösterirler. Anksiyete yatıştırıcı ilaçlardır. Acil durumlarda ana tedavinin yanında verilmesi; kısa sürede hastayı rahatlatmaktadır. Bir benzetme yapacak olursak; çok ağrılı bir durumda verilen ağrı kesici ilaç gibi düşünülebilir. Ağrıya sebep olan durumu düzeltmez ama o sırada yaşanan dayanılmaz rahatsızlığı kısa süre içerisinde gidermek, hastayı rahatlatmak gerekir. Ana sebebin düzelmesi zaman alabilir. Psikiyatride de antidepresan ilaçların beyinde birtakım mekanizmalarla düzenlemeler sonrası etki etmeye başlaması 10-15 gün gibi sürebilmektedir. Ana ilacın etki etmeye başlamasıyla, yeşil reçeteli ilaçlar doktor kontrolünde kademeli şekilde azaltılıp kesilirler. Böylece herhangi bir bağımlılık durumu yaşanmaz. Bu ilaçların kontrolsüzce uzun süreli, yüksek dozlarda kullanılması bağımlılık yapabilir. Hiçbir hekim hastasını herhangi bir ilaca bağımlı hale getirmek istemez. Doğru zamanda doğru tedavinin eksiksiz ve fazlasız uygulanması gerekir. Kullanılan bazı antidepresanların aniden kesilmesi ilacın yarılanma ömrünün kısa olması sebebiyle ‘çekilme belirtisi’ denen mide bulantısı, baş dönmesi, sıkıntı hissi vb etkiler yaratabilir. İlacı kestiğinde bu belirtileri yaşayan kişi ilacın ona bağımlılık yaptığını ve asla bırakamayacağını düşünür. Halbuki burada bir bağımlılık söz konusu değildir. Hangi ilacın ne şekilde bırakılacağı, ne zaman bırakılacağı hekimin yönetmesi gereken süreçlerdir. Psikiyatrik ilaçlar doğru zamanda , doğru şekilde kademelendirilerek kesildiğinde çekilme belirtisi yaşanmaz. Bazı ilaçların kademeli azaltılması aylar sürebilmektedir.  Klinik pratiğimde tedavilerin detaylarını, ilaçların etkilerini, hangi ilacı ne amaçla verdiğimi, ne gibi yan etkileri olabileceğini hastalarıma anlatır, ilaçlarla ilgili herhangi bir soruları olduğunda direk bana sormalarını isterim. Yanlış bilgilere maruz kalmamak için internetten yapılan araştırmaları, ilaç prospektüsü okumayı, forum sitelerinde ilaçlarla, hastalıklarla ilgili yorumları okumalarını kesinlikle önermem.

Psikolog mu , psikiyatrist mi? Üniversite sınavında ‘psikoloji’ bölümüne girmeye hak kazanıp 4 yıl

psikoloji eğitimi alan kişiye ‘Psikolog’ deniyor. Sınav ve mülakat sonucu 2 yıl süren ‘Klinik Psikoloji

Yüksek Lisansı’ eğitimi alındığında ‘Klinik Psikolog’, ‘Psikoloji Yüksek Lisansı’ eğitimi alındığında

‘Uzman Psikolog’ ünvanı kazanılıyor. Psikologların ilaç yazmaya yetkileri yoktur, ilgilendikleri ve

eğitimini aldıkları terapi türünde psikoterapi yaparlar. Psikiyatrist ise üniversitede ‘Tıp Fakültesi’nde

okumuştur. Tıp doktoru olmuş, Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sonrasında ‘Psikiyatri’ Anabilim Dalını

seçerek 4-5 yıl psikiyatri asistanlığı yapmış ve Uzman Doktor ünvanını ‘psikiyatri’ dalında almış kişidir.

Psikiyatrist hekim olduğu için ilaç yazabilir. Ancak psikiyatriste giderseniz mutlaka size ilaç yazılacak diye bir şey söz konusu değildir. Gerekli görüldüğü takdirde ilaç yazılır. Psikiyatrist aynı zamanda psikoterapist de olabilir ve uygun durumlarda psikoterapi yapılır. Psikoterapinin çeşitleri vardır ve psikiyatri asistanlığı boyunca çeşitli psikoterapi yöntemleri de öğretilir. Bunun yanında kişinin ilgisine göre bilimsel olarak etkinliği kabul edilmiş bir terapi ekolünün yıllar süren teorik ve supervizyon eğitimlerini tamamlayarak ve bazı terapilerde de kişinin kendisi de ehil terapistlerden terapi seanslarını tamamlayarak psikoterapist ünvanını alır. Bu eğitimlerden geçen psikiyatrist ve psikologlar psikoterapist olabilirler. Günümüzde kendini ‘psikoterapist’ olarak tanıtan kişilere sık rastlıyoruz, online ‘terapi’ eğitimleri herkese verilir halde ve herhangi bir konuda sertifika almak çok kolaylaşmış durumda. Bu sebeple başvurduğunuz kişilerin meslekleri, tecrübeleri ve aldığı eğitimleri detaylıca araştırmanız kendi sağlığınız için çok önemlidir. ..